Sınav yapan öğretmenler, kendilerinin sınava girmesine karşı çıkıyor. Çalıştığım zaman da şimdi de öğretmenlerin belirli araklıklarla sınava girmesini, sınav, heyecan ve stresini yaşamasını savunuyorum. Ancak öğretmenlerin bir kısmına soruların önceden verilerek yapılacak kariyer, 15 Temmuz’daki kadrolaşmayı hatırlatır; eğitim ve öğretime katkı sağlamaz.
Türkiye’de milletvekilliği dışında her meslek mensubu sınavla belirleniyor ve hepsinde yolsuzluk yapıldığı açık, seçik tespit ediliyor. Yolsuzluk tespit edilen sınavlar da iptal edilmiyor.
Hakim, savcı, emniyet mensubu, üst subaylar başta olmak üzere yüz binden fazla kişinin sahte başarılarla usulsüz bir şekilde kamuya yerleştirildiği ve 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından ihraç edildiği göz önüne alındığında sınavların başarıyı ölçmek için değil; istenilen kişiyi istenilen kadroya yerleştirmek için yapıldığı görülüyor.
Her öğretmen aldığı maaştan dolayı her öğrencisinin karşılaşacağı soruları çözebilecek bilgi seviyesine sahip olmak, öğrencileri sınava hazırlayan öğretmen, öğrencilerin girdiği sınavın sorularını yapamıyorsa kendini geliştirmek zorundadır.
Türkiye’de eğitimin amacı öğrencinin yeteneğinin tespit edilerek geliştirilmesi, öğrenciye arzu edilen davranışların kazandırılması, mutluluğunun artırılması, karşılaşacağı sorunların çözümü için ihtiyaç duyduğu bilgilerin aktarılması değil; kimin hangi üniversiteye gideceğinin belirlenmesidir. Öğrencinin sorunlarının değil; sorularının cevaplandırdığı süreçtir eğitim.
Üniversite sınavlarında başarı değil; başarısızlıktır ölçü. Herkes tüm soruları yaparsa; yüksek puanlı üniversitelere yerleşmede sorun olur. Başarının değil; başarısızlığın sıralaması yapılıyor; herkes az soru yaparsa yerleştirme daha kolay olur. Çok soru cevaplandırılarak girilecek üniversiteye az soru yaparak girilir.
Bir soru fazla yaparak tıpta veya eksik yaparak mühendislikte; bambaşka bir dalda, bambaşka bir yerde yüksek öğrenim yapabiliyorsunuz. Sınav anı değil; adeta kader anı. Atatürk’e atfedilen ‘Sınavdan korktuğum kadar savaştan korkmuyorum’ ifadesini abartılı bulmuyorum.
Sınav hayat memat meselesi olabiliyor, kişinin vücut kimyasını bozabiliyor. Türkler kadar Alman, Amerikan, İngilizler sınava girse kafayı yerler. Ancak çocukluktan başlayan sınavlara bağışıklık kazanıyoruz ki bunca sınava rağmen ruh sağlığımızı koruyabiliyoruz.
Öğretmenlerin eğitim ve öğretim alanındaki eksikliklerini belirlemek ve gidermek, öğrencilerin daha iyi eğitim almasına katkı sağlayacak hizmet içi eğitimlerin yapılması ve eğitim sonunda bağımsız ve tarafsız ölçme ve değerlendirme uzmanları tarafından ölçme ve değerlendirme yapılması gerekir. Bilenle bilmeyen bir olmamalı. Tecrübe ve kıdem önemli bir değerdir, ancak bir devirde yaşamakla o devri yaşamak aynı şey değildir.